Menu

Uzun bir aradan sonra tekrar sizlerleyiz.

Bugün sizlere 15 Ocak'tan itibaren blogumuzun fotoğraf dalında yazılar yazmaya başlayacak olan Yiğit Koçbay ile yaptığımız röportajı sunacağız. Yiğit Koçbay'a şimdiden başarılar diliyoruz.

Uyarı: Bu röportaj azim , sabır ve bol miktarda bilgi içermektedir.


1)Öncelikle sizi biraz yakından tanıyabilir miyiz? Bize kendinizden bahseder misiniz?


Tüm blog okuyanlarına öncelikle merhaba diyorum. Biraz sıkıcı bir bölüm aslında bu kendini tanıtma bölümleri. Onun için bu soruyu uzatmadan kısaca geçeceğim. 1991 doğumluyum. Eğitimime Süleyman Demirel Üniversitesi Makine Mühendisliği’nde devam ediyorum. Mühendislik eğitimimde bu yıl uzatmaları oynuyorum 5. senemdeyim yani. Eğitimim dolayısıyla 4 yıl Isparta’da yaşadım ama bu yıl tekrar esas evime, ailemin yanına Ankara’ya dönüş yaptım. Makine Mühendisliği okumama rağmen bir Türkiye gerçeği olarak mesleğimi tam anlamıyla sevmiyorum. O yüzden hedefim KPSS kazanıp bir şekilde 657 ‘ye tabi olmak diyebilirim :D 

Keyif alarak yaptığım ve ilerde de devam ettirmek istediğim esas uğraşım ise fotoğraf çekmek. Bu anlamda kendimi geliştirmek için eğitimime devam ediyorum. İlk olarak üniversite yıllarımda, üniversitemizdeki SDÜ Fotoğraf Kulübü’nün üyesi oldum. 2012-2013 yıllarında ise Kulüp Başkanlığı görevini yaptım. Ankara’ya döndüğüm için 2013 Haziran ayında kulübümden ayrıldım. Ama orada hayatımda hiçbir zaman unutmayacağım tecrübeler ve en önemlisi dostluklar kazandım. Daha sonra her zaman bünyesine bir şekilde dahil olmak istediğim AFSAD(Ankara Fotoğraf Sanatçıları Derneği)’a geldim ve burada 3. Kur eğitimine başladım. 3. kur eğitimimin bitmesinin ardından atölye çalışmalarıma başladım.

Aynı zamanda da AFSAD’da 1. Kur ve 3. Kur eğitimlerinde asistanlık yapıyorum şu anda.

2)Fotoğraf çekmeye nasıl başladınız ? İlk fotoğraf makineniz hangisiydi ?

Açıkcası fotoğrafa çok öncelerden gelen bir merakım yok. Ailemizde de fotoğrafa karşı aşırı bir ilginin olmadığını söyleyebilirim. Küçükken hatırladığım filmli, basit(Her ne kadar basit desem de filmli makinelerin renk dağılımındaki o güzelliği şuan ki teknolojiyle bile dijital makinelerde bulmak zor. Buda acı bi gerçek :/ Burdaki basit tabirim sadece makinanın model ve marka olarak basitliğini anlatmak için.) bir makinamız vardı. Hatta onu da biraz tesadüfen aldık diyebilirim. Tatile gitmiştik ve o sıralar Hürriyet gazetesi kampanyayla, gazetenin üstüne ek ücret ödeyerek fotoğraf makinesi veriyordu. Hazır tatilde fotoğraf çekmeye bahanede olur bahanesiyle alınmıştı. Onun dışında ,özel günlerde de bir yakından alınan makineyle çekim yapılırdı. Tabi o da emanet mal olduğu için çocuklar için “cıss” kategorisine giren eşyalardan biriydi. Kısacası çocukluk dönemimde fotoğraf çektirmek dışında fotoğrafla ve fotoğraf makinesiyle   ilişkim olmadı.

İlk fotoğraf makinemin alınış hikayesin de ise , aslında yine başka bir olay buna etkili oldu diyebilirim. Onu da hemen anlatayım. Çocukluk dönemimden itibaren balık beslemeyi çok severim. Lise yıllarımdan itibaren de artık balık besleme hobisini biraz daha bilinçli yapmaya karar verip bir akvaryum edindim ve www.akvaryum.com adlı bir siteyle tanıştım. Bu site sayesinde zamanla balık beslemek ile ilgili önceden yaptığım yanlışlarımdan sıyrılmaya hobimi daha da keyif alarak yapmaya başladım. Bu arada siteyi bu hobiyi bilinçli yapmak isteyen tüm hobistler için gönül rahatlığıyla önerebilirim. Peki bununla fotoğrafın ne alakası var :d Haklısınız hemen konuyu bağlıyorum. Yine o sitede düzenlenen bir yarışma vardı. Akvaryum canlıları fotoğraf yarışması. Neden olduğunu hatırlamıyorum ama bu yarışma o sıralar benim çok ilgimi çekmişti ve bir şekilde o yarışmaya katılmayı  istiyordum. Tam olarak Lise 3’e gittiğim yıldı . Tamam katılayım katılmasına ama nasıl :d Elimde bir fotoğraf makinesi bile yok. İşte ondan sonra hemen işe koyuldum fotoğraf makinelerini araştırmaya başladım. Bundan 1-2 ay sonra da ilk makineme kavuştum : Fuji Finepix S5700 :) Bir ay civarı bir süre makineyi tanımakla bol bol çekim yaparak geçirdim. Daha sonrada katılmayı çok istediğim akvaryum canlısı yarışmasına katıldım. Yani esas amacıma ulaştım. Aslında fotoğrafa merakım bu yarışmanın sonuçlarının açıklanmasından sonra tam olarak başlıyor. Yarışmada kendi kategorimde 1. seçildim, çok mutlu oldum. Hem de, iyi ya da kötü bir yarışmada dereceye girmem kendime fotoğraf konusunda güvenimi yerine getirdi. Daha sonrasında aynı yarışmada başka bir kategoride 2.‘lik derecesi aldım ve üniversiteye başladım. Üniversite 2. Sınıfa kadar fotoğraf makinem hiç değişmedi ve lise 3’den itibaren(özellikle üniversitede ilk senemde yoğunlaşan) fotoğraf çekme pratiğimi sürekli devam ettirdim. Üniversite 1. sınıfın sonlarına doğru Isparta İl Çevre ve Orman Müdürlüğü’nün yarışma düzenlediğini duydum. Verilen ödül beni çok cezbetmişti. Çünkü o ödülle makinemi değiştirip profesyonel bir makine alabilirdim. Neticede fotoğrafa olan merakım hızla artıyordu. Üniversitedeki fotoğraf kulübüne de üye olmuştum ki kesin yeni bir makine edinmem lazımdı. Bu vesileyle yarışmaya  bir cesaret katıldım. Yarışmada büyük bir sürprizle 2. oldum ve hemen okul bitimindeki yaz da yarışmadan kazandığım ödülle yeni ve hala kullanmakta olduğum makinemi Nikon D90’ımı edindim.

3)Fotoğrafın hangi dalına daha çok ilgi duyuyorsunuz ? (portre , manzara....)


Öncelikle şunu söyleyeyim. Genelde insan ne ile uğraşıyorsa o uğraşı ile ilgili bir öğrenme(çaylaklık) dönemi , tecrübe dönemi ve uğraşına devam ettiği takdirde de kendine göre bir ustalık dönemi geçirir. 

Fotoğraf konusunda da kendimi henüz çaylaklık döneminde görüyorum ve bu dönemde olduğum içinde fotoğrafın bütün dallarına bir şekilde temas edip bana uygun olan dalı seçmek için uğraşıyorum. Çünkü fotoğrafın kendi içinde çok geniş bir yelpazesi var. Şu ana kadar benim adıma baskın olan dal ise(özellikle son 2 yıldır) “Belgesel Fotoğraf” diyebilirim. Ama bu dal ile çalışma yapabilmek için fotoğraf ile ilgili diğer dallardan kesinlikle beslenmek gerekiyor. Örneğin bir portre fotoğrafçılığı. Çalışılacak belgesel konuya göre belgesel fotoğrafçılık için çok önemli bir dal portre fotoğrafçılığı. Aynı şekilde bir sokak fotoğrafçılığı belgesel fotoğrafçılık için son derece önemli bir disiplin. Belgesel fotoğrafçılıkla ilişkili birkaç dal daha örnekler çoğaltılarak sıralanabilir. Yani şimdilik hem bir yandan belgesel fotoğraf alanında kendimi geliştirmeye çalışırken hem de  diğer dallardan da beslenerek bir ufuk açma süreci geçiriyorum diyebilirim kendime.

4)Mevcut ekipmanınızı bizimle paylaşır mısınız ?

Kullandığım fotoğraf makinesi yukarıda da bahsettiğim gibi Nikon d90 ve ekipman olarak da sadece 18-105 lensim var.

5)Günümüzde fotoğrafçılık daha çok dijital olarak icra edilmekte , bu konu hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?

Tabii ki analog ve dijital sistemlerin de kendilerine göre artıları eksileri var ama bence esas olan ortaya çıkan ürünse burada dikkat edilecek olan kişiye bu ürünü çıkarmada hangisinin daha çok yardımcı olacağıdır. 

Kimine göre bu sistem analogtur kimine göre dijital. Yani bu iki sistemi iyi ya da kötü olarak nitelemektense , kişinin amacına göre kullanılabilirlik açısından değerlendirmek gerekir. 

Ben şu anda dijital sistem kullanıyorum çünkü çıkaracağım ürünler için bana göre daha kullanılabilir. Analog sistem bence kötü mü? Hayır tabi ki kötü değil. Belki ilerde de analog sistemi, yapacağım bir fotoğraf çalışmasında kullanacağım.

6)Günün ne kadarını fotoğrafa ayırıyorsunuz ?

Fotoğrafa devamlı olarak günde şu kadar süre ayırıyorum diyemem. Dönemlere göre bu süre arttı yada azaldı. Ama son 4 aydır günde 3-4 saatimi fotoğrafa ayırıyorum. 

Bu süre içinde yaptığımsa; bazen fotoğraf çekmek ,bazen fotoğraf izlemek, bazen fotoğraf kitapları okumak, bazen fotoğrafla ilgili filmler izlemek, bazen de Afsad da asistanlığımı sürdürmek şeklinde gidiyor.

7)Çektiğiniz bir fotoğrafın iyi olduğunu nasıl anlıyorsunuz?


Bence çok önemli bir soru bu. Çünkü bir fotoğrafı çekmek kadar çekmemek yada çektikten sonrada eleyebilmek fotoğrafçının kalitesini direkt etkiler. Neticede fotoğraf izleyenler, ortaya çıkan ürüne bakar onun aşamalarına değil. Bu nedenle fotoğraf eleme yani fotoğrafı iyi yada kötü olarak değerlendirme, bir başka deyişle editörlük süreci de  fotoğraf eğitiminin mutlak bir parçası. Bu süreçte aslında fotoğraf çekmek gibi zamanla gelişiyor ve her fotoğraf dalına göre de editörlük işleminin kuralları değişkenlik gösteriyor. Kişinin, çektiği bir fotoğrafa tam olarak iyi yada  kötü diyerek detaylı bir şekilde özeleştirisini yapabilmesi için öncelikle mutlaka bir tarzının oluşması lazım. Tarz oluşma evresi de önceki sorularda bahsettiğim evrelerden tecrübe evresiyle başlar bana göre. O yüzden şu aşamada , tabii ki fotoğraflarımı kendi güzellik algıma göre bir eleme yapıyorum ama bu konuda tam söz sahibiyim diyemem henüz kendime. Dikkat ettiğim hususlarsa ; bir kere çektiğim fotoğrafa iyi diyebilmem için mutlaka kendi içime sinmesi lazım. Yani kişilerin beğenmesi değil önceliğim, kendimin beğenmesi. İşte esas zorluk burada başlıyor.Çünkü çaylak dönemimde olsam da 6-7 yıldır fotoğrafla iç içeyim. Bir çok fotoğraf çektim, bir çok fotoğraf izledim. İster istemez bir fotoğrafı çekerken beğenme eşiğim gün geçtikçe yükseliyor. Yani ister istemez bir mükemmelliyetçilik gelişiyor. İlk olarak her seferinde bu eşiği aşmak için uğraşıyorum. Daha sonra internet, kitap, dergi ya da direkt tanıdığım fotoğrafçılar vasıtasıyla konum hakkında çekilmiş diğer fotoğrafları tarıyorum karşılaştırma yapıyorum. Diğer aşama eleştiri gücüne güvendiğim fotoğraf eleştirmenlerine başvurmak. Bu bazen yorumuna güvendiğim bir arkadaş olabileceği gibi bazen de bir hocam oluyor. Ama bu konuda AFSAD’la tanıştıktan sonra süreci baya hızlandırdığımı söyleyebilirim. Son olarak da süreci en başa alıyorum. Yani fotoğrafı tüm bu süreçlerden sonra kendim tekrar gözden geçiriyorum. Bazen 1 gün bazen 1 ay bazen birkaç ay sonra fotoğrafa yeniden bakıyorum.Eğer o fotoğraf beni hala etkiliyorsa fotoğrafımın iyi olduğuna karar veriyorum.

8)Eğitim aldığınız/verdiğiniz kişiler var mı ? Örnek aldığınız fotoğraf sanatçıları kimlerdir ?

Üniversitede fotoğraf kulübünün içinde olduğum ve şuanda da AFSAD da olduğum için tabii ki eğitim aldığım yada fotoğraf görüşlerini edindiğim bir çok fotoğrafçı var. Ama kişisel olarak üzerimde daha çok etkisi olan hocalar , Özcan Yurdalan ve Kamuran Feyzioğlu diyebilirim.

Aldığım eğitim olarak da AFSAD’da 3. Kur eğitimimi Ankara’ya kesin dönüşü yazın yaptığım için yeni tamamladım ve yine AFSAD’da 1/15 adlı atölyeye başladım. Eğitim verme aşamasında ise, üniversitede kulüp başkanlığı yaptığım için kulüp üyelerine fotoğraf temel eğitimi verdim.

Aslında takip ettiğim çok fotoğrafçı var ama aklıma gelen ve örnek alabileceğim dediğim kişi olarak baktığımda aklıma gelen isimler ; Burcu Göknar , Özcan Yurdalan , Alain Laboile , Jonas Bendiksen , Ara Güler , Alex Webb diyebilirim.

9)Fotoğraf çekmeye ilgi duyan veya yeni başlayacak olanlara tavsiyeleriniz nelerdir ?


İlgi duyan arkadaşlara ilk önerim kesinlikle sabırlı olmayı bilmelisiniz. İstediğiniz kareyi yakalamak için bazen saatlerce, bazen günlerce, bazen aylarca, hatta yıllarca bekleyebilirsiniz. Bazen de aniden çıkıverir. 

Diğer önemli nokta insanlarla iletişiminiz mutlaka çok iyi olmalı.Kesinlikle empati yapmayı bilmelisiniz.
Bol bol internet,kitap,sergi vasıtasıyla fotoğraf izlemelisiniz.

Fotoğrafla ilgili kitapları okumak genelde sıkıcıdır ama çok faydalıdır kesinlikle bol bol fotoğraf kitap okuması yapın.

Fotoğraf paylaşımı yapılan sitelerdeki fotoğrafları tabii ki inceleyin izleyin ama çok kafa karıştırıcı fotoğraflar ve yorumlar olabiliyor. Güvenilir kaynaklar dışında herkese açık paylaşımın olduğu fotoğraf sitelerinden uzak durun. Daha çok fotoğrafçıların kişisel sayfalarını gezin tüm portföylerine göz atın.

Fotoğraf tarihindeki ünlü , kültleşmiş isimleri ve fotoğrafları mutlaka izleyin takip edin.

Fotoğraf çekmeye çıkarken tabii ki bir rastlantısallık olacaktır ancak mutlaka ne çekeceğinizi önceden kafanızda oluşturun.

Bu gibi tavsiyeler çoğaltılabilir ama zaten hepsini ve fazlasını detaylı olarak sonraki yazılarımda açıklamaya çalışacağım.

10)Hayalini kurduğunuz bir fotoğrafı bizimle paylaşır mısınız ?

Bir sahne kurup, işte şurada şu olsa şurada da şu , şuranın da fotoğrafını çeksem ya da bir fotoğrafımda da şu duyguyu şu şekliyle anlatayım gibi bir hayalim yok açıkçası. Hayalim ise, fotoğrafımı izleyenleri, fotoğrafım vasıtasıyla düşünmeye sevk etmek.

11)Sosyal medyayı aktif kullanıyor musunuz? Blogumuzu ziyaret edenlerin sizi takip edebileceği sosyal medya platformu var mı ?

Facebook dışında aktif kullandığım bir sosyal medya mecrası yok.Orda da fotoğraflarımı artık paylaşmıyorum. 

Beni takip etmek isteyenlerde bu blog aracılığıyla belirli zamanlarda yazacağım fotoğraf yazılarım ve bu blogda yayınlanacak fotoğraflarımla takip edebilirler

12)Sizinle röportaj yapabilme imkanı sunduğunuz için teşekkür ederiz. Son olarak bloglar hakkındaki  düşüncelerinizi bizimle paylaşır mısınız ?

Kişilerin kendilerini internet ortamında en özgür ifade edebilecekleri ortam bence bloglar. Aynı zamanda da kişinin bir konu ile uğraşıyorsa o konuda ilerlemesine belirli bir çevre oluşturmasında da son derece etkili.

Aslında benimde birkaç blog açma deneyimim oldu ama her seferinde devamını getiremedim. Bu yüzden blog yazmak içimde hep bir istek olarak kalmıştır. Bloğunuz vasıtasıyla da bir blog da yazmak benim için mutluluk verici

Bana kendimi tanıtma imkanı verdiğiniz için asıl ben teşekkür ederim röportaj için.







 
Top