Menu



İnsan bir şeyin değerini kaybedince anlar denir ya, işte dişler de o filmin başrol oyuncularından birisi. Aslında insanoğlunun dişlere bakış açısını irdelemek lazım. Ne yazık ki hala popülasyonun hatırı sayılır bir kısmı dişlere doğuşta verilen “hediye fazlalıklar” gözüyle bakıyor.  İçlerinden birinin başına bir şey geldiğinde Polyanna edasıyla “Olsun daha bir sürü var.”diyebiliyoruz. Oysaki her diş kaybı, bir organ kaybıyla eşdeğer nitelik taşıyor. O halde gelin, vücuda açılan kapının kadim bekçilerini bir ömür boyu nasıl koruyabileceğimizi anlatalım. Tabii, bunun için de tarihin tozlu sayfalarına biraz üflememiz gerekecek. Üstümüz başımız birazcık batacak olsa da buna değer…

Sizi çok uzaklara götürmüyorum, merak etmeyin. Örnekleri görmek için bundan yaklaşık bir yüzyıl geriye gideceğiz. 1930’lu yıllarda Weston A.Price isimli doktorun ilgisini çeken bir dizi değişim olmuş.  Amerika’daki sanayi ve gıda devrimiyle beraber insanların iskelet ve yüz morfolojilerinde değişimler başlamış. İyi de her şey güllük gülistanlık giderken ne olmuştu da insanlar birden bu kadar değişebilmişlerdi? Dr. Price doğru şeyden şüphelenmişti. Beslenme! Tabi ya, bu insanların yeme alışkanlıkları değişmişti. Üstelik aynı kabilelerin yerlilerinde bu olumsuzluklar gözlenmez iken şehir yaşamına geçip, modernize bir diyete tabi olan şehirli versiyonlarında çene ve diş anormallikleri görülüyordu. Anne ve babalar biraz daha şanslıydı, onlar gelişimini tamamlamıştı. Ancak doğacak olan tüm çocuklar bu değişimden olumsuz etkileneceklerdi. Dr. Price’ın fark ettiği detay onu oldukça heyecanlandıracak, birçok kabileyi yerinde gözlemek istemesine neden olacaktı.

Dr.Price’ın 1938’de çıkarmış olduğu “Nutrition and Pyhsical Degeneration” adlı kitabında sayısız örneklendirme ile karşılaşmak mümkün. İlk örneğimize bakalım.



Yukarıdaki fotoğrafta ideal çene ve diş yapılarını görüyoruz. Kemikler oldukça iyi gelişmiş, dişlerin tamamı ise düzgün çıkmak için kendine yer bulabilmiş. Şimdi de modernize diyetle, yani özellikle çabuk mayalanan beyaz ekmek ve bolca şeker içeren diyetle beslenen aileler ve onların çocuklarına dair örnekler görelim.




İsviçreli 4 çocuk görüyoruz. Üst soldaki iki çocuk abla-kardeş. İkisi de yaygın çürük nedeniyle dişlerini erken kaybetmişler. Hele ki dolgu, kanal tedavisi gibi tedavilerin o zamanlar rutinde yapılmadığını düşünün. Çok çürüyen ve tamir edilemeyen dişin akıbeti ne yazık ki çekimdir. Alttaki iki çocuğun ise anne karnındayken, hatta planlanmadan önce ebeveynlerin sağlıklı gıda almamaları sonucu, çeneleri daha az gelişmiş ve dişler çapraşık çıkmıştır. Tipik bir belediye otobüsü motifi gibi. Bu durumdayken yer bulabilen dişlere üstün başarı belgesi verilmesi bile düşünülebilir.



Bu fotoğraflar İskoçyalılara ait. Üstteki fotoğraf Harris adasında çekilmiş. Henüz “modernleşmemiş” bir halk Yüzleri geniş, kare-yuvarlak formunda. Burun delikleri de oldukça geniş. Alttaki fotoğraf ise Bardsey adasından alınma. Daralmış olan yüz hatlarına dikkat edin. Yine dikkatli baktığınızda dar ve basık burun yapısını da göreceksiniz.



Biraz da Alaskalı Eskimolara doğru süzülelim. Yine oldukça geniş yüz hatlarının olduğunu ve inci gibi sıralanmış dişleri görüyoruz. Üst soldaki kadının ise alt kesici dişlerinden birisi kırılmış. Ee, 26 çocuğa bakmak kolay iş değil. Oluyor demek ki böyle kazalar.



Bu fotoğraf da Alaskalı Eskimolara ait. Bu örnek ise doğduktan sonra modern diyetin etkisini gösteriyor. Yüz hatları normal sayılabilecek düzeyde olsa da bu kişiler beyaz adamın cafcaflı yiyeceklerine erişebildikleri için diş çürüklerinden muzdarip.




Bunlar da yine Alaskalı Eskimoluların modern gıdalar aldıktan sonra doğan çocukları. Özellikle sol alttaki çocuk tipik bir örnek. Önden arkaya kavisli ilerlemesi gereken yüz hattı kaybolmuş. Bahsi geçen bireyde iki noktayı birleştiren en kısa yol doğru parçasıdır kuralı işlemiş. Önden arkaya neredeyse üçgen şeklinde ilerleyen yüz hattı dişleri sıkıştırdığı gibi burun açıklığını da kısıtlamış.



Hintlilerden de örnek verelim. İdeal denilebilecek bir diş dizilimi ve kapanış ilişkisi görebilmekteyiz.



Beyaz adamın cafcaflı gıdalarına ulaşma onuruna erişmiş başka çocuklar. Yine bir belediye otobüsüne doğru kayma var. Özellikle alttaki örneklere dikkat.



Gördüğünüz üzere Dr.Price pek rahat durmamış. İlkel Hintlilere ait birçok kafatası bulmuş ve fotoğraflarını çekmiş. Özellikle 20 yaş dişlerine dikkat edin. Günümüzde büyük bir problem haline gelmiştir. Genç nüfusumuzun hatırı sayılır bir kısmında 20 yaş dişlerinin problemli sürmesi ya da gömük kalması problemi var.



Bu kafatasları da ilkel Hintlilere ait. Bu aileler gerçekten ne yenmesi gerektiğini biliyormuş. Üzerinden yıllar geçmesine ve korunmamalarına rağmen, oldukça sağlam kalmış yapıları görüyorsunuz. Üstüne üstlük bizim “spee eğrisi” adıyla andığımız azı dişlerindeki o ideal kapanış açısı çok net olarak gözlenebiliyor. Bakınız alt sol fotoğraf.



Gıda çeşidinin farenin morfolojisini nasıl değiştirdiğini görüyoruz. Solda hiçbir işleme tabi tutulmamış tam buğdayı yiyen gayet ideal oranlarda gelişmiş fare. Ortadaki tamamen beyaz un yemiş, Allahın gazabına uğramış gibi görünen fare. Sağdaki ise buğday kepeği ve kepekli un karışımıyla beslenmiş, lanetlenmiş gibi görünen fare. Soldakinde hiç diş çürüğü yokken, diğer fare adaylarında diş çürükleri bulunmuş. Üstelik özellikle ortadaki farede cilt hastalıkları ve sinirlilik de göze çarpmış. En sağdaki fare ise bunların arasında sayılabilir.



Sağdaki en büyük kardeş, soldaki ise en küçük. Sola gittikçe yüz kemikleri gittikçe küçülüyor ve daralıyor.


            Örneklerden de görebileceğimiz gibi beslenme gerçekten sağlığımızı ve aynı zamanda dişlerimizi de etkileyen en büyük unsur. Dişlerimizin akıbeti anne karnından da önceye dayanıyor. İyi bir beslenme ve bunun sürdürülmesi sağlıklı olmamızı da garantiliyor. Eğer doğma ve gelişme sürecinde iyi bir diş sağlığı ve dizilimine kavuşursanız hem diş hem de beden sağlığınız için hayata bir sıfır önde başlamış olursunuz. Dişlerin bakımına ve sağlığına dair dikkat edilmesi gerekenlere gelecek yazılarda değineceğiz. Sağlıklı günler.
 
Top